En son konular | » BEETHOVEN..Paz Mart 06, 2011 1:29 pm tarafından heval» CAN YÜCEL..Paz Mart 06, 2011 1:27 pm tarafından heval» CHARLES BUKOWSKYPaz Mart 06, 2011 1:25 pm tarafından heval» ZAMAN KİMDE TÜKENİRPaz Mart 06, 2011 1:20 pm tarafından heval» V for vendettaPaz Kas. 21, 2010 1:14 pm tarafından heval» hoşgeldin dilekCuma Kas. 19, 2010 10:16 am tarafından heval» HANGİSİ DAHA ZORPerş. Kas. 18, 2010 11:53 am tarafından heval» HİKAYELER.Perş. Kas. 18, 2010 11:46 am tarafından heval» KUMARBAZ..Salı Ekim 05, 2010 9:55 am tarafından heval» ALAMUT KALESİ HASAN SABBAHSalı Ekim 05, 2010 9:50 am tarafından heval» GİDECEKSİN BİLİYORUMSalı Ekim 05, 2010 5:56 am tarafından heval» hoşçakal..Cuma Ağus. 27, 2010 5:18 am tarafından heval» aramıza katılan özlemeCuma Ağus. 27, 2010 5:00 am tarafından heval» nana.......C.tesi Ağus. 07, 2010 11:25 am tarafından heval» GiderayakPtsi Haz. 07, 2010 7:15 am tarafından sıdıka |
akısı | |
Istatistikler | Toplam 46 kayıtlı kullanıcımız var Son kaydolan kullanıcımız: banderas_hsyn
Kullanıcılarımız toplam 350 mesaj attılar bunda 310 konu
|
özür dileriz | |
| | SOVYET DEVRİMİNİN ORTAYA ÇIKIŞI gelişmesi ve yıkılışı 1 | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
kucuklimon
Mesaj Sayısı : 12 Yaş : 38 Reputation : 0 Kayıt tarihi : 04/08/08
| Konu: SOVYET DEVRİMİNİN ORTAYA ÇIKIŞI gelişmesi ve yıkılışı 1 Salı Kas. 18, 2008 7:18 am | |
| SOVYET DEVLETİNİN ORTAYA ÇIKIŞI GELİŞMESİ VE YIKILIŞI
Kapitalizmin ulaştığı bugünkü nokta, komünistleri, yirminci yüzyılda ortaya çıkan sosyalist sistemlerin çöküşü kadar şaşırtmadı. Onlar, tarih sahnesine manifaktürle çıkan Kapitalizmin, fabrikayı ve bankayı yarattığını, insanın ve doğanın çok yönlü ve derinlikli yıkımına yol açacak bir gelişme seyri izlediğini biliyorlardı. Kapitalizmin günümüzde oynadığı rol, geçmişte oynadığı rolden çok daha yıkıcıdır. Onun tarihi, kendi mezar kazıcısı gibi yıkmaya ve yaratmaya dayandı hep. Bir farkla ki, o insanı ve onun dayandığı doğal zemini de yıktı. Dünya ekonomisinin özgür iç gelişmesini, yoğun mamul madde ve sermaye ihracıyla engelledi. Dünyayı, bir yandan, taşlaşmış ortaçağ uykusundan uyandırırken, diger yandan da üzerinde köleleşerek ruhsuz hayaletlere dönüşen milyonlarca insanın soluk almak için modern tanrılarına sığındığı sömürgeleşmiş bölgelerle, ileri bölgeler olmak üzere ikiye böldü. Kapitalizmin, emperyalizm aşamasına girmeden önceki son dört yüzyılı, birikimin devinimini devasa boyutlara ulaştırma, feodal ve ulusal çitleri yıkma, pazarları açıp genişletme, sermayeyi daha da özgürleştirme savaşlarına sahne oldu. Yaşanan devrevi krizler ve savaşlar, sanayi sermayesinin banka sermayesi ile birleşmesini, yani kapitalizmin tekelci kapitalizme, emperyalizm aşamasına girmesini hızlandırdı. Emperyalizm, meta ve ön plana geçen sermaye ihracını büyüttü. Dünyayı paylaşmaya hazırlandı ve bu amaçla militarizmi ürkütücü boyutlara vardırdı. Dev bir birikim alanı olarak ortaya çıkan militarizmin faturasını da, artan dolaylı, dolaysız ve yüksek himayeci vergilendirmlerle metropol işçilerinin ve sömürge halklarının sırtına yıktı. Tekellerin, küresel hayat sahaları üzerinde giriştikleri amansız rekabet, insanlık tarihinde görülmemiş iki büyük savaşa yol açtı. Bu iki büyük savaş, kapitalizmin akılalmaz yıkıcı egemenliğine karşı, insanlığın önemli bir bölümünün devrimci galeyanını ve bir dizi devrimlerini doğurdu. Bu devrimler, ne yazık ki Marx’ın kehanetini gerçekleştirecek sahalarda, yani tekelci kapitalizmin ana kalelerinde değil, onun yarı-sömürgelerinde, burjuva demokrasisini yaşamamış, güçlü merkezi devlet geleneğine sahip, Rusya gibi otokratik veya Çin gibi yarı-feodal, bürokratik- komprador kapitalist ülkelerde patladı. Emperyalist dünya savaşlarının yıkıntılarından doğan bu büyük devrimler, tekelci kapitalizmi, ondan daha merkezileşmiş, daha büyük bir tekelle, yani büyük mülk sahipleri başta olmak üzere, toplumun tüm mülkiyetine el koyan ve muazzam bir mülkün sahibi olarak ortaya çıkan “sosyalist devlet” tekeliyle aşma atağı içine girdiler. Bu büyük tarihsel atak, önderliğinin tüm iyi niyetine, eşitlik ve özgürlük zemininde yükselen derin insani idealine rağmen, pratikte, özel mülkiyetin, devlet mülkiyetiyle, özel mülk kapitalizminin, yani kapitalizmin en sağlam biçimi olan klasik kapitalizmin, en zayıf biçimi olan devlet kapitalizmiyle alt edilmesi atağından başka bir şey değildi. Tarihin en kötü cilvesi, her devrimi, rahminden çıktığı toplumun karekteristik özellikleriyle, o devrimin gücüne ve kalitesine bağlı olarak, şu veya bu şekilde etkilemesidir. Geçtiğimiz yüz yılı sarsan sözkonusu büyük devrimler, beslendikleri rahmin burjuva demokrasisinden yoksun, otokratik özelliklerinden etkilendiler ve onunla tam bir kopuş içinde olamadılar. Olamadılar çünkü, devlet kapitalizminin doğası, en geniş burjuva demokrasisine karşı ve otoriteryendi.
Yirminci yüzyılın ilk büyük işçi devriminin önderi Lenin, Yaklaşan Felaket adlı çalışmasında, sosyalizmin, “Bütün halkın hizmetine verilmiş ve bunun için de kapitalist bir tekel olmaktan çıkan, kapitalist devlet tekelinden başka bir şey,” olmadığını açıkladı. Üretim araçlarının devlet tarafından mülk edinildiği, yani devletin tek mülk sahibi haline getirildiği bu sistemi Lenin sosyalizm olarak, yani proletaryanın hakim olduğu bir devlet kapitalizmi olarak niteledi ve şunu belirtti: “…bu, bizim proleter devletimiz tarafından hoşgörüyle karşılanan bir kapitalizmdir: oysa, devlet biziz. Öyle incelenmeli ve öyle yapılmalı ki, devlet kapitalizmi proleter devlette kendisine prolettaryanın saptadığı ve proletarya için elverişli olan koşulları ve çerçeveyi aşamasın, aşmaya cesaret edemesin.”
Her benzetmenin ya da teşbihin kaba hatalar içerdiğini ve hoşgörünüze sığınarak, proletaryanın burada bir yılan terbiyecisini anımsattığını belirtelim. Hiç kuşku yok ki Lenin’in tesbitleri bilimseldir. Devlet eğer üretim araçlarının sahibiyse bu bir devlet kapitalizmidir. Devlet kapitalizmine proletarya egemense, yani iktidar burjuvazinin değil, proletaryanın elindeyse, bu kapitalizm halkın çıkarlarına hizmet ediyor demektir ve bu sosyalizmdir. Ama sosyalizmin yegane biçimi değil, bir biçimidir. Tarih, üç temel mülkiyet biçimini ortaya çıkardı: Özel mülkiyet, devlet mülkiyeti, kollektif mülkiyet. Sosyalizmin bir diger biçimi, üretim araçlarının, devletsiz (klasik, profesyonel anlamda), doğrudan, kollektif mülkiyetidir. Bu mülkiyet biçiminin egemen olduğu sistemi, Ekim Devriminden beş ay önce (Mart- nisan, 1917) Lenin şöyle açıklamıştı: “Sürekli ordusu olmayan, halkın karşısında bir polis gücü olmayan, ve halkın üzerinde bir memurlar örgütü olmayan bir devlet.”
Ekim Devrimi, Lenin’in, Paris Komünü deneylerine dayanan görüşlerini değiştirmesine yol açtı. Ayaklanmayla gerçekleşen devrim, eski devlet mekanizmasını parçaladı, onun kalıntılarını da bağrına çekerek, kısa zamanda, profesyonel bir devlete dönüştü ve kendisini boğmaya kalkışan güçlere karşı savaş sürecinde de büyüdü. Gerçek durum neydi, neler oldu? Şimdi bunu biraz daha yakından inceleyelim. | |
| | | | SOVYET DEVRİMİNİN ORTAYA ÇIKIŞI gelişmesi ve yıkılışı 1 | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |